29 Nisan 2016 Cuma

Hoş Geldiniz " Kahvenizi nasıl alırsınız ...? "

Hoş geldiniz,
Sefalar getirdiniz ...

Yeni gelenler sağ elini , eskiler sol elini kaldırsın bakalım ....
Beni unutmayıp özleyenler ise ..........

Yeni gelen arkadaşlar ' tam da bir deli bir dolu imiş bu hatun kişi ' demiştir sanırım :)

Telekom sorunu , ardından ilkokul arkadaşımın 114 yaşındaki anneannesini kaybetmemiz derken başka şeyler de üzerine eklendi ve uzun zaman yine ayrı kaldık . Kiraz anneanne minik bir çocuk olmuştu uzun zamandır ; Allah'ın işine bakın ki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda melek oldu ...
Yokluğumda beni unutmayan insanların varlığı beni nasıl mutlu etti anlatamam . Merak edip mesaj yazan dünya tatlısı insanlar sizlere kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum . Özellikle Akela'm ve Valar'cığım ...

Ve tabi ki ; Sevgili  Demirkadın Derya'm büyük  bir incelik göstermiş . Haftanın Bloğu olarak , çiçeği burnunda taze bloğum Didemika Bir Deli Bir Dolu 'yu seçmiş.
Hem de iki tane arkadaşımla beraber ...  Sevgili İstanbul Hanımefendisi ve Handan'ın bloğu Bir  ile birlikte olmak mutluluk verici ...
Derya'cığıma güzel yüreği için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Geri dönmek pek keyifli oldu . Gelen yeni misafirlerim de kıymetli hediyelerim ...

En kısa zamanda her arkadaşımı ziyarete gelmeye çalışacağım . Ancak dediğim gibi uzun süre olmayınca çok şey birikti . Kaçırdıklarımı yakalamaya gayret edeceğim . İki tane mim yazım var ; ödevim ... Çok çalışmam gerekiyor çoookkk ... Hasret gidermek lazım tek tek ... Anlatacaklarım , okuduklarım , yaşadıklarım , izlediklerim , yüreğimin dolup taşmaları birikti de birikti ....

Türk geleneğidir ya misafire ikram gereklidir . Bir fincan kahvenin de 40 yıl hatırı olduğuna göre ;

 " Kahvenizi nasıl alırsınız ...?  "

Belirtmeden de geçemeyeceğim ;

 " Gönül ne kahve ister ne kahvehane
Gönül sohbet ister kahve bahane  "
" Kahvenizi nasıl alırsınız ...?  "

22 Nisan 2016 Cuma

Didemika ve Sakura Aşkı

Merhaba;
Karabatak olduğumu , hala kaçırdıklarımı yakalayamadığımı itiraf ediyorum.Sizlerden affımı rica ediyorum .Sürekli özür dilemekle geçiyor yeni buluşmalarımız ... İnanın 07/04/2016 itibariyle sokağımızı etkileyen Telekom sorunu beni mahvetti ... Tam düzeldi diyorsunuz kısa bir müddet kullanmaya çalışırken tekrar gidiyor .Bir de o kadar çok internet ve telefonun lazım olduğu bir dönemdeyim ki anlatamam .Artık geçen gece pılı pırtıyı topladım ve minnak kardeşimin evine gittim .Sabah tekrar eve dönmem gerekti. Eve döneyim ki ya belki Telekom arıza ekibi gelirse diye .... Evden çıkmamam lazım ki ya kapı çalar olmazsam .. Acabalarla yaşamaktan artık psikolojimiz bozuldu .. Şu satırları yazarken bile eyvah gider mi diye düşünmüyor değilim ..
Ama hemen ; mevsim bahar mutluluk çanları çalıyor , kelebekler pır pır , arılar vız vız , çiçekler rengarenk diyerek Polyanna moduna giriyorum ...

Sizlerden uzak kaldığım dönemlerden birinde kendimi bir Japon Bahçesi'ne atmıştım , o anları paylaşmak isterim ...
Yüzüme gözüme bulaşan kiraz çiçeklerinin kondurdukları öpücükler , ruhumdaki hüzün , neşe , huzur , yüreğime dolan aşk , gönüle dolanlar taşanlar ve yaşananlar ....

Günlerden bir gün , bir bahar ayında Didemika 'nın sakura sevdası depreşir ...
Japonya 'ya gitse de o festivallere katılsa ; bir de Hanami yapsa hayalleri alır götürür ...
Yetinmeyi bilmek gerek der ve bulduğu her sakura ağacı ile kendinden geçer ...

Bu seneki Didemika ve Sakura Aşkı pembe karlar gibi yüzüne düşen çiçekleriyle başlar ....
Didemika ve Sakura Aşkı

19 Nisan 2016 Salı

Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı

Hepinize merhaba;
Yaklaşık 15 gündür aranıza katılamadım ; uzakta kaldım ve çok şey kaçırdım ... Kusura bakmayın ...
Sokağımızın tümünde kaynaklanan Telekom arıza problemi ; şahane bir hızla ancak bugün çözümlenebildi ... Yok yok alt tarafı İstanbul'un ulaşılabilir semtlerinden birinde yaşıyorum ... Dünyanın ücra bir köşesi ya da Antartika değil ... Nedenini bilmeden ilk üç gün arıza , şikayet telefonları ile geçti ... Sonrasında mahalledeki bir inşaat alanında yer alan kabloların koparıldığını sokak sakinleri kendi çabalarıyla öğrendiler ... Bildirimler , şikayetler , muhtar ziyaretleri , dilekçeler , saygı sunmalar derken ... Çok şükür kavuştuk ... Sokakta yaşlı yalnız yaşayan insanlar , eve bakıma gelen sağlık ekiplerini bekleyen yatan hastası olanlar vs .... Şahane teknoloji ve hız çağında çok normal şeyler ... Kaçırdıklarımı bana fısıldarsanız mutlu olurum ...

Bugün sizlere farklı bir yönümle , şiirlerle  merhaba demek istiyorum ;
Yıl 2006 yine ve ben D & R mağazalarının kitap reyonunda kendimi kaybetmişim .... Derken yine tesadüf eseri sözleri ve bir kaç şiiri dışında pek tanımadığım yazar ve şair Cezmi Ersöz ile tanıştım .
Edebiyat yaşamının 25.yılında  "Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı" ile , Türk edebiyatında bir ilki gerçekleştirerek yazıyı ve şiiri müzikle buluşturduğu söylendi . Bu da benim ilgimi çekti .
Hele "Kendini Saklama Çiçekleri" adlı şiir albümü ve kitap birlikte olunca mutlu oldum . Cezmi Ersöz tarafından seslendirilen şiirlerin müziklerini Vedat Sakman ve Haluk Çetin hazırlamış.
Ayrıca albümde yer alan ve Vedat Sakman'ın bestelediği Cezmi Ersöz'ün "Cehennem Meleği" isimli şiirini de Leman Sam seslendiriyor dendiğinde ; ben çoktan kasaya koşmuştum bile ....
Arka kapak tanıtımını okuduktan sonra siz ne hissediyorsunuz ...?

" Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... 
Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı.
Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim.
Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden .
Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu.
''Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.''
Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni...
Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim...
O, yedek sevgili!.. "
Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı

Çok yakın arkadaşım elimde kitabı gördüğünde tarzının bana pek hitap etmeyeceği konusunda beni uyardı . Gerçekten de arka kapağındaki cümleler beni cezbetmişti ama okumaya başlayınca beklentilerim gibi çıkmadı .... Beklentilere bağlı olarak değişiyor bazı şeyler bildiğiniz gibi ... Kendimizle alakalı aslında her şey ...
Çok hüzünlü , derin anlatımlarla melankolinin içine sürüklendiğimde bıraktım . Ara ara okumaya karar verdim .
Bazı şiirler fazla uzun tutulduğunda sıkıcı da olabiliyor .
Farklı lezzetler de yakalıyorsunuz ... Mesela ; şiirsel seslenişler var ve ardından yazılar yazılmış . Bu hoş geliyor .
Alıntılar yapabildiğim sözleri not etmek keyif verdi .
 " Yaralı insanlar çekerdi , birbirini ...      "

" ' Bak , sen çok iyisin ama bilmediğin çok şey var !... '
Neydi bilmediğim ?.. İyi olduğum için mi , hep koşulsuz sevdiğim , sevdiğim insana kendimi bütünüyle adadığım için mi kaybediyorum durmadan ... İnsanların kaç yüzü vardı ? Bu yüzler nerelerde ve nasıl gizleniyordu ? ....
Sevdiğimi kazanmak için kötü olmam mı gerekiyordu ?... Ama kötü olursam sevgim ne olacaktı ; kötülükle sevgim kalbimde aynı anda nasıl barınacaktı ... Barınabilir miydi ?... Hayatta hep değişmez roller mi vardı ?... Hep kendini saklayan , hep güçlü olan , hep kötü davranan mı kazanacaktı ?...  "


Hani bazı yazarlar , şairler vardır ki asla vazgeçemezsiniz .... Bunu nasıl kaçırdım okumadım dersiniz ... Kalemini , tarzını sever ; benimsersiniz ... Benim için ilk aklıma gelenlerden bir kaçı  ; Orhan Veli Kanık , Cemal Süreya , Özdemir Asaf , Oruç Aruoba , Ümit Yaşar Oğuzcan diye devam eder ....
Cezmi Ersöz benim gönlümde bazı şiirleri ve alıntı sözlerini sevdiğim bir yazar olarak kaldı .
Belki fazla karamsar ve melankolik olmasa daha bir okumak istediğim yazarlar içinde olabilirdi .
Ama benim gönlüme daha çok umut gerekli , ara sıra bazı bazı gelsin karamsarlık ....

İşte o hoş albümdeki şiirlerden de paylaşmak isterim sizlere :

" Pencere
Bir tek pencere arıyorum ; bir tek ...
İyilikle aydınlansın camı ,
Bir tek pencere olsun ve haykırsın istiyorum ;
' Bu dünyada yaşamak için katil olmak gerekmez , ' diye ...
Bir tek pencere sevinçle fısıldasın ;
' Bu dünyada yaşamak anlamlı ve güzel bir şeydir ! ' diye .  "





 " Kendini Saklama Çiçekleri
Aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle ;
içinde güvensizlik ağaçları ,
küstümotları ,
kendini saklama çiçekleri ...
Özlem kirli bir kan gibi yüreklerimizi boğmasın ;
yalnızlık karanlık bir orman gibi ,
çökmesin diye içimize ...
Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle ;
önümüzde dokunuşlardan uzak ,
insafsız ve çok uzun bir kış var diye ...
Koca bir yaz kendini saklama çiçeklerini
suladık durduk yalnızca ...
Biz , sevgili ! ... Biz , aşk bahçemizi
küçük ;
çok küçük tuttuk seninle ! ....  "
 
Kendini Saklama Çiçekleri




6 Nisan 2016 Çarşamba

İstanbul 'da Bahar Yaşamak

Bu yazı benim gibi bahar coşkusu ile dolup taşanlar için olsun ...
Bahar ; umutları , tazeliği , bereketi ile hepimizin yüreğine ve evlerine huzurlu mutluluklar getirsin ...
Adeta doğayla birlikte bize de bir tazelenme sihri taşısın …
Arınalım üzerimizdeki hüzünlerden , kötülüklerden , acılardan , vicdansızlardan ....

Benim için İstanbul 'a en çok bahar yakışıyor ...
Bahar her yere yakışır ama ülkemin en kalabalık , hareketli , trafik yoğunluğu vb derken yaşam zorluklarının en çok hissedildiği stresli şehrime bir başka hava katıyor . Büyük şehir hastalıkları bizde daha çok ya ; bize biraz bahar lazım ....

İstanbul 'a bahar bir başka yakışıyor ...
Tıpkı bahara yakışan “ Aşk ! ” gibi ....
İstanbul 'da Bahar Yaşamak

4 Nisan 2016 Pazartesi

Çıkış

Çıkış ve Japon gerilim edebiyatı ile ilk tanışmam ....
Odamdaki mini kütüphaneme bakarken iyi ki korkmadan almışım dedim ...
1. Basım 2006 yılı  ve ben turizm şirketi otobüsü ile Belek 'teki tatilime gidiyorum . Neden ve nasıl yaptım bilmiyorum ama o sene yanıma kitap almamıştım . Sanırım yine oda lazım olursa ya buda lazım olursa diye bavulları şişirdim ve bu seferlik kitapsız mı gideyim dedim , bilemiyorum .
Mola zamanı .... Ben kitapların başında aldım soluğu ... Hayatımda ilk kez hiç bilmediğim ve detaylı bakamadığım bir kitabı arka kapak konusuna göre satın alarak otobüsü kalkarken zor yakaladım ...

 " Japon gerilim edebiyatının en başarılı örneklerinden biri olan Çıkış, sıradan insanların da zamanı geldiğinde birer ölüm makinesine dönüşebileceğini son derece gerçekçi ve sarsıcı bir üslupla ortaya koyuyor.
Tokyo'da, bir fabrikanın gece vardiyasında çalışan dört kadının merkezde olduğu romanında Kirino, ortaklaşa bir suçun gölgesinde yaşayan, birbirinden farklı dört karakterin yaşamını anlatıyor. Ölümcül sırlar, karakterleri birbirine yaklaştırırken aslında onları bir yok oluşa doğru götürüyor.
Çıkış'ın yaratmayı başardığı gerilim düzeyi de, Kirino'nun karakterlerinde saklı.
Japon yazarın karakterleri, soğukkanlı oldukları kadar inandırıcı da.
Başından sonuna hiç düşürmediği temposuyla okuru diken üstünde tutan yazar, ödüllü romanı
Çıkış ile Türk okurlarıyla buluşuyor. "


Çıkış ,            1998 - Japonya Gerilim Ödülü
Soft Cheesk , 1999 - Naoki Edebiyat Ödülü
Çıkış ve Natsuo Kirino
Kitap , Flannery O'Connor şu sözü ile başlıyor ;
 " Hayal kırıklığına giden yol ;
deneyim kazanmayı reddetmekle başlar ....  "

Farklı hayatları ve hayalleri olan Masako, Yoshie, Yayoi ve Kuniko bir yemek fabrikasında gece vardiyasında çalışan  dört kadındır. Hepsinin hayatını geçindirmek için tek ortak derdi ; para ...
Yoshie ; içlerinde en yaşlısı , en tecrübeli fabrika çalışanı ve lakabı ' Kaptan ' . Ölen eşinin ardından ergenlik çağındaki kızına , yatalak kayınvalidesine , sonradan ortaya çıkan büyük kızına ve torununa da bakmaya çalışır .
Yayoi ; içlerinde en güzel olan ... Ama kazandığı tüm parayı kumara yatıran ve şiddet uygulayan bir eşe sahiptir .
Kuniko ; özenti bir karakter .. Üstü açık araba kullanması dolayısıyla , çevrede dikkat çeker ve kendisinden pek hoşlanılmaz . İnanılmaz bir borç batağındadır .
Masako ; iş hayatında hayal kırıklığına uğrayan ve kadın olduğu için yükselemeyen bir insan . Çok yalnız ve belki de içlerinde en iradelisi ... Ergen oğlu hiç konuşmuyor ve kocası içine kapanık .. Birbirleriyle iletişimleri yok .
Bir de erkek karakter Satake var . Aşık mı .... ? Bu aşk mı ... ? Psikopat mı ...? Psikopatlık mı ...?

Yazarın yarattığı farklı karakterlerdeki dört Japon kadınının gerçekçi yaşantısının birebir içindesiniz . Psikolojik ve sosyolojik tahlillerini rahat yapabiliyoruz. Biraz Japon kültürü hakkında da fikir sahibi olabiliyoruz . Kahramanların yıpratıcı iş yaşamının hayatlarına etkisini derinden hissediyoruz .
Ataerkil bir toplum olan Japon toplumunda kadın olmanın zorluklarını yaşayabiliyorsunuz . Aile düzenini kadın sürdürüyor . Omuzlarına ağır yük yüklenen kadınlar bir de çalışarak kendi yaşamlarını düşünmeden feda ediyorlar . İyi bir eş olmak için de çabalıyorlar .

Bir cinayet ve bir suçlu var . Ama bilindik türden değil , alışagelmişin dışında bir tarzda ve akıcı olarak okunuyor .
Bazılarına göre tam bir gerilim sayılmayabilir . Ama ustaca işlenmiş ayrıntılarla örülmüş , biraz depresiflik ve psikopatlık barındıran değişik bir hikaye de diyebiliriz .

Kitabın sonuna doğru katilin yakalanıp yakalanmaması konusunda kendinizle fikir savaşı yapabilirsiniz . İyi ve kötü kim kendinizi sorgulayabilirsiniz ...
Çıkış arayışı sonuçlanabilecek mi ...?

Tanıtım yazısında ; 
" Çıkış, sıradan insanların da zamanı geldiğinde birer ölüm makinesine dönüşebileceğini son derece gerçekçi ve sarsıcı bir üslupla ortaya koyuyor.  " 
diyor ya , bu cümleye özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum . Şu zamanda bu hayat şartlarında sık sık duyduğumuz cinayetleri bir düşünün .... Çoğu sakin ve sıradan insanlar ....












2 Nisan 2016 Cumartesi

Yumurta Salatası ve Düdüko

Öncelikle ilk blok açarken belirttiğim gibi ; belli bir uzmanlık alanım yok . Bunlardan biri de ; yemek tarifi verme konusu …. Sadece kendi damak tadıma iyi gelen bazı paylaşımlar olabilir benimkisi …

Artık sizler de biliyorsunuz ki ; bazı konularda ilginçliklerim var . Hatta yeğenim kuzu küçükken ,   
" Teyzeciğim sen çok huysuzsun … İlla her şey düzenli olacak , yerinde olacak vs …  " derdi …

Huysuzluklarımdan biri ; yumurta ve kokusu ….
Haşlanmış yumurta yiyemem ve soyamam bile ; kokusu üst katta bile olsam beni mahvedebilir . Yumurta yediğim çatal , bıçak , tabak ve hatta içtiğim bardak bile değişsin gibi tercihlerim var .
Çocukken annem rafadan yedirerek çözüm bulmaya çalışırdı . Büyüyünce inat olayı ya yemem krizlerime çare olarak ; üzerine boca edilen baharatlar , zeytinyağı ve limon ile denemeler yapıldı .
Evimizin yeşil güzelleri

1 Nisan 2016 Cuma

Kung Fu Panda

Artık siz de öğreneceksiniz , evet itiraf ediyorum ; animasyon ve çizgi film tutkunuyum ....
Belki de çocuklardan bile daha sabırsızca bekliyor olabilirim ; animasyon serisinin yeni filmini ...
Ve beklenen gün ; vizyona 18 Mart 2016'da Kung Fu Panda 3 girdi .
İçimdeki çocuk heyyoooo çığlıkları atarak ; herkese filmi  duyurdu ....

Yıl 2008 ; yeğenim bir tanecik kuzuyla seyredeceğimiz animasyon filmi araştırırken , Kung Fu Panda ile tanıştım . Ailece sevdik ve Kung Fu hayranı şirin panda bizden biri oluverdi . O sempatik , obur , göbekli , sakar  hali ile her an Panda Po'dan bahseder olduk . Anlayacağınız Kung Fu Panda tutkusu o günlerden gelen bir sevgi ...
Kung Fu Panda 3 internetten alınan bir fotoğraf

Killing Eve

  İngiliz yazar Luke Jennings'in , Codename Villanelle adlı kitaplarından uyarlanan ve BBC’nin düşük bütçe ile çektiği kaliteli yapımla...